Gıda Muhafazasında Yeni Teknolojilerin Kullanımı – Hakemli Makale
Ayşe Karadağ, Perihan Yolcu Ömeroğlu, Samim Saner
ÖZET
Geleneksel ısıl işlem uygulamaları sırasında gıdanın maruz kaldığı sıcaklığın istenmeyen kalite değişimlerine yol açması nedeniyle ısısal olmayan ileri muhafaza tekniklerinin geleneksel yöntemlere birlikte veya tamamen geleneksel yöntemlere alternatif olarak kullanılması konusunda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu derlemede, yeni gıda muhafaza teknikleri, mikrobiyal inaktivasayon mekanizmaları ve uygulama alanları hakkında bilgi verilmektedir.
GİRİŞ
Belirtilen raf ömrü süresince fiziksel, kimyasal ve biyolojik risk taşımayan gıdalar güvenli gıda olarak tanımlanmaktadır. Gıda güvenliği ve kalitesi açısından biyolojik ve kimyasal aktivitelerin kontrol altına alınması gerekmektedir. Günümüzde gıda üreticileri gerek gıdanın raf ömrünü uzatabilmek, gerekse gıdanın besin değerini koruyabilmek için yeni teknoloji ve yöntem arayışı içine girmiş, seramik, demir-çelik üretimi, genetik mühendisliği ve tıp gibi alanlarda kullanılmakta olan bazı teknolojileri uygulamaya başlamışlardır.
Bu makalede, yeni gıda muhafaza teknikleri, mikrobiyal inaktivasyon mekanizmaları ve uygulama alanları hakkında bilgi verilmektedir.
Işınlama
Dünya SaÄŸlık Örgütü (WHO) ışınlamayı, gıdaların daha önceden belirlenmiÅŸ radyasyon enerjisine maruz bırakılması olarak tanımlamaktadır. Bu enerjinin kaynağı radyoaktif kaynaklı Cobalt60 ve Sezyum137 olabileceÄŸi gibi, hızlandırılmış elektronlar veya X ışınları da olabilir (Manuel ve Lagunas, 1995). Her gıda grubunda farklı amaçlar için kullanılabilecek doz aralıkları standartlarda belirtilmiÅŸtir. Bu sınır deÄŸerleri tamamen gıdanın kalitesi ile ilgildir (Gezgin ve GüneÅŸ, 2003). Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO), Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA) ve Dünya SaÄŸlık Örgütü (WHO), 10 kGy doza kadar ışınlanan gıdaların toksikolojik ve mikrobiyolojik açıdan herhangi bir risk taşımadığını ve besin deÄŸerinin de korunabildiÄŸini belirtmektedirler (Brewer, 2004). Işınlama, tahıl ve meyve ürünlerinde böceklerle mücadelede, patates ve soÄŸan gibi ürünlerde filizlenmenin engellenmesinde, hasat sonrası meyvelerin olgunlaÅŸma sürelerinin kontrol altına alınmasında ve gıdaların dezenfeksiyon ve sterilizasyonunda kullanılmaktadır (WHO, 1994). Gıdaların ışınlaması, baÅŸta A.B.D, Fransa, Kanada, İngiltere olmak üzere birçok ülkede çeÅŸitli ürünler için onaylanmıştır ve konuyla ilgili bir bilimsel çalışmalar günümüzde hala devam etmektedir (Kaeri, 2002; Song et al., 2006; Golge ve Ova, 2008). Türkiye’de biri ticari diÄŸeri araÅŸtırma maksatlı olmak üzere toplam iki adet ışınlama tesisi bulunmaktadır. Işınlamanın etkisi direkt ve indirekt olarak iki mekanizma ile açıklanır. Direkt etki, yüksek enerjili ışınların mikroorganizmaların DNA’sı, enzimler veya kritik bileÅŸiklerle etkileÅŸerek moleküllerin yapısındaki kimyasal baÄŸların kırılmasına yol açar. Bunun sonucunda bir takım serbest radikaller oluÅŸmakta ve/veya moleküllerin parçalanması gerçekleÅŸmektedir. İndirekt etki ise, yüksek enerjili bu ışınların etkisi ile açığa çıkan reaktif bileÅŸiklerin gıdada deÄŸiÅŸik bileÅŸenlerle reaksiyona girmesi ÅŸeklinde açıklanmaktadır (Gezgin ve GüneÅŸ, 2003).
Radyo Frekans (RF) ve Mikrodalga
“Radyo Frekans” (RF) ile mikrodalga ısıtma teknolojileri belirli frekanslardaki elektromanyetik dalgaların kullanıldığı ve ısının gıdanın içerisinde oluÅŸturulduÄŸu teknolojilerdir. Gıdanın içerisinde bulunan suyun dipolar özelliÄŸinden dolayı, su molekülleri oluÅŸan elektrik alan boyunca hareket ederler ve bu sırada ısı üretirler. DiÄŸer mekanizma ise gıdanın içindeki iyonların sürekli salınım halindeki elektrik alan içerisinde ısı üretmeleri ÅŸeklindedir. Mikrodalgada kullanılan frekanslar (2450 MHz ve/veya 900 MHz, ülkeye ve kullanım amacına göre) RF ısıtmada kullanılanlardan (13,56; 27,12 ve 40,68 MHz) daha yüksektir. Her iki teknoloji de gıdalarda kurutma ve piÅŸirme amaçlı olarak yaygın ÅŸekilde kullanılmakta olup (Richardson, 2001; McKenna et al., 2006), mikrobiyal inaktivasyon mekanizmaları sıcaklık prensibine dayanmaktadır. Pastörizasyon ve sterilizasyon amaçlı kullanımları geleneksel yöntemlere göre daha hızlı ısınma saÄŸladığından dolayı tercih edilebilir. Ancak bu yöntemlerde gıda içindeki her noktada sıcaklığın homojen dağılımının belirlenmesi zordur. Bu nedenle, üründeki soÄŸuk noktanın bilinmesi ve kontrol edilmesi, aynı zamanda sterilizasyon sıcaklıklarına çıkabilmek için iÅŸlem basıncının artırılması ve sistemin buna göre modifiye edilmesi gerekmektedir. RF’in pastörizasyon ve sterilizasyon amaçlı kullanımı ile ilgili bilimsel çalışmalar devam etmekte, ancak ticari anlamda yaygın olarak kullanılmamaktadır.
Günümüzde mikrodalga teknolojisi ile ilgili paketlenmiş tüketime hazır gıdaların pastörizasyonu ve/veya sterilizasyonu amacıyla kullanılan sistemler mevcuttur. Bu teknolojilerin uygulanmasında gıdanın şekli, boyutu, su ve tuz içeriği, katı veya sıvı fazda oluşu, diğer bileşenleri; paketleme malzemesinin özelliği; güç seviyesi, döngü sayısı, dengeye ulaşma süresi, sıcak hava kullanılıp kullanılmaması; ekipman boyutları, şekli, dalga yayıcıların bulunup bulunmaması, frekans gibi çok çeşitli kritik proses faktörleri olup, bu durum standart bir uygulama oluşturulmasını güçleştirmektedir (Anonim, 2000).
Ohmik ve Endüksiyonlu Isıtma
Ohmik ısıtma, gıdanın alternatif elektrik akımına maruz kaldığı bir iÅŸlemdir. Isınma, gıdanın içinde elektrik akımına karşı gösterilen direnç ile oluÅŸur. Ohmik ısıtmanın diÄŸer elektriksel ısıl iÅŸlem yöntemlerinden farkı; gıda ile temas eden elektrodların bulunması, uygulanan frekans ve dalga ÅŸeklidir (Sun, 2006). Ohmik ısıtmanın gelecekte aÄŸartma, buharlaÅŸtırma, kurutma, fermentasyon ve ekstraksiyon gibi çeÅŸitli alanlarda uygulanma potansiyeli mevcut olmakla birlikte günümüzde daha çok mikroorganizma geliÅŸmesinin kontrolü amacıyla kullanılmaktadır. Japonya ve İngiltere’de meyve iÅŸleme tesislerinde, ABD’de ise sıvı yumurta üretiminde uygulama alanları mevcuttur. Ohmik ısıtmanın en bilinen avantajı, partikül içeren gıdalar dahil olmak üzere gıda maddelerini hızlı ve homojen ÅŸekilde ısıtması ve geleneksel yönteme göre gıdanın besin deÄŸerini ve rengini koruyabilmesidir (Sastry ve Barach, 2000; İcier et al., 2007). Geleneksel yöntemlerde, gıda içerisindeki birkaç mm kalınlığındaki partikül fazı, sıvı fazına göre daha yavaÅŸ ısınmakta, iÅŸlem süresi boyunca gıdanın her iki fazda da homojen olarak ısıtılması mümkün olmayabilmektedir. Ohmik ısıtmada ise sıvı ve partikül fazının iyonik bileÅŸenleri uygun elektriksel iletkenliÄŸi saÄŸlayacak ÅŸekilde formüle edilebilirse daha hızlı ve homojen ÅŸekilde ısıtma gerçekleÅŸebilmektedir (Richardson, 2001). Ohmik ısıtmanın mikrobiyal inaktivasyon mekanizması temelde ısıl inaktivasyona dayansa da, 50 – 60 Hz gibi düşük frekanslarda hücre duvarları boyunca elektriksel yüklerin ve porların oluÅŸması, orta büyüklükte bir elektroporasyon mekanizmasının oluÅŸabilme olasılığını da düşündürmektedir (Richardson, 2001). Endüksiyonlu ısıtmada, elektrik bobinleri gıda maddesinin yakınına elektromanyetik alan oluÅŸturmak amacıyla yerleÅŸtirilir. . Endüksiyonlu ısıtma konusunda yapılan çalışmalar oldukça sınırlı olup mikrobiyal inaktivasyon mekanizması ile ilgili bilgiler yeterli düzeyde deÄŸildir (Sastry ve Barach, 2000).
Ultrason (“Ultrasound”) Uygulamaları
Bu yöntem, saniyede 20 000 veya daha fazla ses dalgasının titreÅŸimi ile oluÅŸan enerji türü olarak tanımlanır. Ses dalgaları gıda sanayinde, okisidasyonun hızlandırılmasında, enzim aktivitesinin inhibisyonunda, emulsiyon, ekstraksiyon, kristalizasyon, filtrasyon ve “degassing” iÅŸlemlerinin gerçekleÅŸtirilmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca yoÄŸurt gibi ürünlerde “ultrasound” uygulamasının Lactobacillus aktivitesini %50 arttırmakta ve toplam üretim süresinde %40’a varan azalmalar saÄŸlamakta, zirai anlamda kullanıldığında ise tohumların çimlenmesini hızlandırmakta olduÄŸu belirtilmektedir. Tüm bu uygulamaların yanı sıra, sıvı dezenfektanlar ile birlikte yüzey dekontominasyonu için de kullanılabilmektedir (Povey ve Mason, 1998). Mikroorganizmaların inaktivasyon mekanizmasının teorisi, deÄŸiÅŸen basıncın etkisiyle mikroskopik düzeyde meydana gelen baloncukların parçalanmasına dayanmaktadır. Bu parçalanma sırasında oluÅŸan mikromekanik ÅŸoklar mikroorganizmaların yapısal ve fonksiyonel bileÅŸiklerinde bozulmalar meydana getirir. Konu ile ilgili olarak yapılan çalışmalar da, ultrasonun tek başına gıda muhafaza yöntemi olarak kullanılamayacağı, ancak diÄŸer muhafaza yöntemleri ile birlikte kullanıldığında özellikle mikrobiyal inaktivasyon açısından sinerjistik etki oluÅŸturabileceÄŸi ÅŸeklinde açıklamalar yer almaktadır (Anonim, 2000; Piyasena et al., 2003).
Yüksek Basınç İşlemi (HPP)
Yüksek Basınç İşlemi (HHP): “High Hydrostatic Pressure”) katı ve sıvı gıdaların ambalajlı veya ambalajsız olarak 1.000 – 8.000 atm arasında uygulanan yüksek basınçlara maruz bırakılmasını kapsayan bir iÅŸlemdir. Tipik bir HPP iÅŸleminde basınca dayanıklı ambalaj malzemesiyle paketlenmiÅŸ (genellikle plastik bir ÅŸiÅŸe ya da poÅŸet) ürün, basıncı ileten bir sıvı (genellikle su) ile dolu yüksek basınç ortamına yerleÅŸtirilir ve belirli bir süre basınç uygulandıktan sonra bu ortamdan çıkarılıp geleneksel ÅŸekilde muhafaza edilir. Basınç, ürüne her noktadan aynı ÅŸekilde uygulanmakta, dolayısıyla ürün ÅŸeklinde deÄŸiÅŸiklik gözlenmemektedir (Anonim, 2007). İşlem sırasındaki sıcaklık <0°C ile >>100°C arasında, iÅŸlem süresi milisaniye ile 120 saniye üzeri arasında deÄŸiÅŸebilmektedir. HPP uygulamalarındaki basıncın kovalent baÄŸlar üzerinde etkisi sınırlıdır, bu nedenle, bu iÅŸleme maruz kalan gıdalar doÄŸrudan basınç iÅŸlemine baÄŸlı olarak önemli kimyasal deÄŸiÅŸime uÄŸramazlar. HPP mikroorganizmalar ve enzimlerin inaktivasyon hızını arttırmak için ısıl iÅŸlemler ile birlikte de kullanılabilir (Farkas ve Hoover, 2000). HPP yönteminde mikroorganizma tipi; yaşı ve çoÄŸaltılma koÅŸulları; gıdanın bileÅŸimi, pH ve su aktivitesi; sıcaklık, basınç ÅŸiddeti, kompresyon hızı, iÅŸlem süresi en önemli kritik faktörlerdir. HPP yönteminin etki mekanizması gıdalarda biyokimyasal reaksiyonlarla, hücre zarında ve duvarlarında meydana gelen deÄŸiÅŸikliklerle ve morfolojik deÄŸiÅŸimlerle açıklanmaktadır (Farkas ve Hoover, 2000; Gaonkar, 1995; Hoover ve ark., 1989). HPP tüm gıda gruplarına aynı baÅŸarı ile uygulanamamaktadır. HPP ısıl iÅŸlemle birlikte uygulanmadığı koÅŸullarda uygulanmadığı durumlarda bakteriyel sporlar üzerinde etkisi sınırlı olmaktadır. Bu nedenle özellikle düşük asitli gıdaların süt, sebze ve çorbaların sterilizasyonunda kullanılamamaktadır. Ancak bu gıdaların raf ömrünü arttırmak veya E.coli, Salmonella ve Listeria gibi gıda kaynaklı patojenlerin kontaminasyonlarını engellemek amacıyla kullanılabilir. HPP nin kullanılmasının sınırlı olduÄŸu diÄŸer gıdalar ise, basınca baÄŸlı mikrobiyal inaktivasyonun az olacağı düşük nem içerikli katı gıdalar veya yüksek basınç uygulamasından sonra fiziksel görünüşlerini kaybedecek hücrelerinde hava içeren çilek ve marul gibi gıdalardır. A.B.D., Japonya ve Avrupa da ticari anlamda tüketime hazır gıdalar, avakado ürünleri (guacamole), domates sosları, elma sosları, portakal suyu ve istiridyelerde ürünün raf ömrünü arttırmak amacıyla kullanılmaktadır (Anonim, 2000). Özellikle Japonya’da, ısıl iÅŸlem uygulamaksızın sadece HPP iÅŸlemi ile üretilen çilek, elma, kivi reçelleri, çeÅŸitli meyve sosları renkleri ve tatlarındaki belirgin farklılıktan dolayı tercih edilmektedir (Gaonkar, 1995).
Manyetik Alan Isıtma
Statik manyetik alan (SMF) ve hareketli manyetik alan (OMF) gıdalarda mikrobiyal inaktivasyon açısından potansiyel etkiye sahip yöntemlerdir. Manyetik alan yoÄŸunluÄŸu, SMF de olduÄŸu gibi zamanla sabit veya OMF de olduÄŸu gibi sinüzoidal dalgalar ÅŸeklinde deÄŸiÅŸebilir. Manyetik alan yoÄŸunluÄŸu manyetik alan bobini etrafında her noktada sabit olacak ÅŸekilde homojen ya da bobinin merkezinden uzaklaÅŸtıkça azalacak ÅŸekilde heterojen olabilir. Manyetik alan genel olarak, mikroorganizmaların geliÅŸme ve çoÄŸalmaları üzerinde etkilidir. Manyetik alan DNA sentezlenmesinde, biyomembranların veya biyomoleküllerin diziliminde ve plazma membranı arasında iyonik harekette deÄŸiÅŸikliÄŸe ve sonuç olarak hücrenin çoÄŸalma hızında deÄŸiÅŸikliÄŸe sebep olmaktadır (Pothakumury ve ark., 1993). 5 – 50 Tesla arası manyetik alan yoÄŸunluÄŸunda 5 – 500 kHz arası frekans ile tek bir atım uygulanmasının mikroorganizma sayısını en az 2 log azalttlığı belirtilmektedir.. Gıdanın bu uygulamaya toplam maruz kalma süresi genelde 1 ile 100 atım arası, 25 µsn ile 10 milisaniye arasındadır. Herhangi bir ön hazırlık gerektirmez, atmosferik basınçlarda uygulanır, gıdanın sıcaklığında sadece 2-5 °C arasında artış gözlenmektedir. Bu teknolojinin uygulanabilmesi için en önemli gereklilik gıdanın yüksek elektrik dirence (10 – 25 ohms-cm) sahip olmasıdır. Yüksek frekanslar (>500 kHz) kullanılması inaktivasyon açısından daha az etkili olup, gıdanın ısınma riski mevcuttur. Süt, yoÄŸurt, portakal suyu ve hamurlarda bu anlamda uygulaması mevcuttur (Barbosa-Cánovas ve ark., 1998; Butz ve Tauscher, 2002). Bu teknolojinin ticari anlamda uygulanabilmesi için mikrobiyal inaktivasyon mekanizmasının daha iyi anlaşılabilir olması, önemli patojenlerin bu yönteme dayanıklılık limitlerinin ve kritik proses faktörlerinin belirlenmesi gibi çalışmaların yapılması gerekmektedir (Anonim, 2000).
Pulse Elektrik Alan (PEF)
Pulse elektrik alan (PEF) teknolojisi iki elektrod arasına konulan gıdaya 20 – 80 kV/cm arası yüksek voltaj uygulanmasını kapsar. Gıdalarda mikroorganizma ve enzimleri inaktivasyon amaçlı da kullanılabilir. İnaktivasyon ancak eÅŸik bir elektrik alan yoÄŸunluk deÄŸeri aşıldıktan sonra gerçekleÅŸebilir. Dielektrik parçalanma teorisine göre, dışarıdan uygulanan elektrik alan hücre membranı boyunca transmembran potansiyel denilen bir elektrik potansiyel farkı oluÅŸturur. Bu potansiyel kritik bir deÄŸere ulaÅŸtığında, hücre membranında por oluÅŸumu veya elektroporasyon baÅŸlar, geçirgenliÄŸi artar. Hücre membranın koruyucu özelliÄŸi ortadan kalkar ve hücre içindeki yaÅŸam materyalleri kaybolur. Bu geçirgenlikteki artış dışarıdan uygulanan elektrik alanın gücü kritik deÄŸere eÅŸit ya da çok az aÅŸmışsa geri dönülebilir düzeydedir. Transmembran potansiyel enzime, mikroorganizmanın cinsine, konsantrasyonuna, hangi evrede bulunduÄŸuna ve aynı zamanda bulundukları ortamın iyonik özellikleri ve pH sına, sıcaklığına, elektrik iletkenliÄŸine de baÄŸlıdır. Genetik çalışmalarda kritik deÄŸeri aÅŸmamak için iÅŸlem kontrollu koÅŸullar altında gerçekleÅŸtirilir. Gıdaların pastörizasyonunda ise bu deÄŸerin aşılması ve hücre duvarlarında geri dönüşümsüz tahribat için iÅŸlem süresi veya ÅŸiddeti artırılmaktadır (Anonim, 2007). PEF teknolojisi elma suyu, sıvı yumurta, portakal suyu, süt ve çorbaların raf ömrünü uzatmada baÅŸarıyla kullanılmaktadır. Geleneksel ısıl iÅŸlemlere göre gerek fizikokimyasal ve duyusal özellikler daha iyi korunmakta gerekse daha az enerji harcanmaktadır. PEF yönteminin uygulandığı gıdalar genelde sıvı özellikte olup, viskoz gıdalar üzerinde henüz çalışma gerçekleÅŸmemiÅŸtir. Ayrıca bu yöntem sıvı-katı ya da sıvı-gaz fazını birlikte içeren gıdalara uygulanması durumunda gıdanın fiziksel özelliklerinde bozulma söz konusu olabilir (Jeyamkondan ve ark., 1999; Qin ve ark., 1995).
Atımlı Işık (PL)
Atımlı ışık (Pulsed light, PL) yönteminde, infrared bölgeye yakın olan UV bölgedeki geniÅŸ spektrumlu dalga boyları (200 nm – 1 mm) kullanılmaktadır (Dunn ve ark.,1995). Sterilize edilecek bir yüzey yaklaşık olarak yüzeyde 0,01 – 50 J/cm2 enerji yoÄŸunluÄŸuna sahip en az 1 atımlı ışığa maruz bırakılır, bu durumda 170-2600 nm arasında deÄŸiÅŸen dalga boyu dağılımının kullanılması gerekmektedir. Atımların süresi 1 µs ile 0,1 s rasında deÄŸiÅŸip saniyede 1-20 flaÅŸ uygulanır (Barbosa-Cánovas ve ark., 1998). PL yöntemini, paketleme malzemeleri ile gıda ve diÄŸer yüzeylerin sterilizasyonunda veya dekontaminasyonunda kullanarak kimyasal koruyucu ve dezenfektan kullanımı azaltılabilmektedir (Anonim, 2000). Bu uygulamada mikrobiyal inaktivasyon, mikroorganizmaların protein, membran ve diÄŸer hücre bileÅŸenlerinde meydana gelen kimyasal deÄŸiÅŸimler, DNA zincirinin parçalanması, gibi çeÅŸitli mekanizmalar ile gerçekleÅŸir. Geleneksel UV uygulamalarında belirli koÅŸullarda hücre kendini onarabilir, oysaki yüksek enerjili ve yoÄŸunlukla uygulanan PL yöntemi ile yapılan çalışmalarda hücrenin kendini onaramayacak ÅŸekilde zarara uÄŸradığı görülmüştür (Anonim, 2000). Mikroorganizmaların PL uygulamasına gösterdikleri hassasiyet de deÄŸiÅŸmektedir. ÖrneÄŸin, küf sporlarının direncinin bakterilere göre daha yüksek olduÄŸu gözlenmiÅŸtir (Anderson ve ark., 2000). Bu yöntemin daha geniÅŸ anlamda uygulanabilmesi için kritik proses faktörlerinin ve mikrobiyal inaktivasyon üzerine etkilerinin belirlenmesi, olası toksikolojik yan ürünlerin oluÅŸumunun araÅŸtırılıması, penatrasyon kalınlığının önemli olduÄŸu katı ve transparan olmayan sıvı gıdalarda uygulanması gibi çalışmaların yapılması gerekmektedir (Anonim, 2000; Lopez et al., 2007).
Ultraviyole (UV)
Ultraviyole (UV) uygulama, 200 – 280 nm arası dalga boylarında dezenfeksiyon amaçlı kullanılmaktadır. Mikrobiyal inaktivasyonun saÄŸlanması için gıdanın en az 0,04 J/cm2 enerjiye maruz kalması gerekmektedir. UV ışık, aynı DNA dizisindeki timin ve sitosinler arasında çapraz baÄŸlanmaya yol açarak mutasyona sebep olmakta ve hücre ölümleri gerçekleÅŸmketedir. Ürünün transmissivitesi, reaktörün geometrik ÅŸekli, UV kaynağın dalga boyu, gücü, uygulama ÅŸekli kritik iÅŸlem faktörleridir. UV, ozon ve hidrojen peroksit gibi koruyucu ajanlarla birlikte uygulandığında daha baÅŸarılı sonuçlar verebilmektedir. Suların ve yumurta kabuÄŸu gibi gıda yüzeylerinin dezenfeksiyonunda UV uygulaması gerçekleÅŸtirilmekte olup, , son yıllarda meyve suları ile sıvı yumurta ürünleriyle ilgili çalışmalar da yapılmaktadır (Anonim, 2000; Unluturk et al.,2007).
SONUÇ
Gıda muhafazasında geleneksel olarak kullanılan ısıl işlemlerin gıda kalitesinde neden olduğu kalite kayıpları ve enerji sarfiyatındaki azaltılma gereksinimi yeni yöntemlerin arayışını başlatmıştır. Geçmişte seramik, demir-çelik üretimi, genetik mühendisliği, tıp gibi çeşitli alanlarda kullanılmakta olan çeşitli yeni teknolojilerin gıda alanında da uygulanabilir olabilmesi gıda muhafazasında yeni teknolojiler ile ilgili son yıllarda yapılan çalışmaların sayısını da arttırmıştır.
KAYNAKLAR
Anonim 2000, http://www.cfsan.fda.gov/~comm/ift-pref.html#sab
Anonim 2007, http://ohioline.osu.edu/fse-fact/pdf/0001.pdf
Barbosa-Cánovas, G.V, Pothakamury, U.R., Palou, E., Swanson, G.B. 1998. Nonthermal Preservation of Foods. Marcel Dekker, Inc., New York.
Brewer, M.S. 2004. Irradiation effects on meat color-a review, Meat Science 68 : 1-17.
Butz, P., Tauscher, B. 2002, Emerging technologies: chemical aspects, Food Research International 35: 279-284.
Dunn, J., Ott, T. and Clark, W. 1995. Pulsed Light Treatment of Food Packaging. Food Technology, 95-98
Farkas, F.D. and Hoover, D.G. 2000. High Pressure Processing. Journal of Food Science. Supplement: Kinetic of Microbial Inactivation for Alternative Food Processing Technologies. 47-64
Gaonkar, A.G. 1995. Food Processing: Recent Developments. p. 185-195. Elsevier Sciences, Amsterdam
Gezgin, Z., ve Güneş, G. 2003. Gıdaların gama ışınları ile muhafazası, Gıda. Aralık: 82-87
Golge, E., and Ova, G. 2008, The effects of food irradiation on quality of pine nut kernels, Radiation Physicis and Chemistry 77: 365-369.
İçier, F., Yildiz, H., and Baysal, T., 2008. Polyphenoloxidase deactivation kinetics during ohmic heating of grape juice, 410-417.
Jeyamkondan, S., Jayas, D.S. and Holley, R.A. 1999. Pulsed Electric Field Processing of Foods: A Review, Journal of Food Pretection 62(9): 1088-1096
Kaeri, 2002. International assessment on wholesomeness of irradiated foods. www. Kaeri.re.kr/food/english/frame/new-body/body_3/1_4/intro3.htm
Gómez-López, V. M., Ragaert, P., Debevere, J. and Devlieghere, F. 2007. Pulsed light for food decontamination: a review,
18 (9):464-473.
Manuel, C., and Lagunas, S. 1995. Radiation processing of foods: An overview of scientific principles and current status, Journal of Food Protection 58:186-192.
McKenna, B.M., Lyng, J., Brunton, N. , and Shirsat, N., 2006. Advances in radio frequency and ohmic heating of meats, Journal of Food Engineering 77 : 215-229.
Piyasena, P., Mohareb, E., McKellar, R. 2003, Inactivation of microbes using ultrasound: a review, International Journal of Food Microbiology 87 : 207- 216.
Pothakamury, U.R., Barbosa-Cánovas, G., ve Swanson, G.B. (1993). Magnetic Field Inactivation of Microorganisms and Generation of Biological Changes. Food Technology., 85-89
Povey, M.J.W. and T.J. Mason. 1998. Ultrasound in Food Processing. Thomson Science, New York
Qin, B.L., Pothakamury, U.R., Vega, H., Martin, O., Barbosa-Cánovas, G., and Swanson, G.B. 1995. Food Pasteurization Using High-İntensity Pulsed Electric Fields, Food Technology 55-60
Richardson, P. 2001. Thermal Technologies in Food Processing. Woodhead Publishing and CRC Pres, Boca Raton
Sastry, K.S. and Barach, J.T. 2000. Ohmic and Inductive Heating. Journal of Food Science. Supplement: Kinetic of Microbial Inactivation for Alternative Food Processing Technologies, 65(4): 42-46
Unluturk S., Atılgan M.R.b, Baysala A.H. and Tarı C., 2008,Use of UV-C radiation as a non-thermal process for liquid egg products (LEP), 561-568.
Song, H. P, Kim, D. H., Jo, C., Lee, C. H., Kim, K. S., Byun, M. W._ Effect of gamma irradiation on the microbiological quality and antioxidant activity of fresh vegetable juice, Food Microbiology 23 : 372-378
Sun, D. 2006. Thermal Food Processing. Taylor&Francis Group, CRC Press
WHO, 1994. Safety and nutritional adequacy of irradiated food. Geneva. ISBN: 92.4.156162.9.