Gıdalarda Taklit ve Tağşişin Önlenmesi
Gıda Güvenliği Derneği Dünya Gıda Güvenliği Günü kapsamında “Gıdalarda Taklit ve Tağşişin Önlenmesi” çalıştayını düzenledi. Sunumlar ve panel olmak üzere iki oturum halinde seçkin bir katılımcı kitlesi ile gerçekleştirilen çalıştayın moderatörlüğünü Dernek Başkanı Ayça Özden yaptı. Çalıştayda ulusal ve uluslararası yetkin isimler önemli bilgiler verdi, deneyimlerini aktardı.
“Hile, tüketicinin haksız kazanç uğruna kasıtlı olarak aldatılmasıdır”
Gıda Güvenliği Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Samim Saner, gıda hilelerine karşı bütüncül, bilim temelli ve proaktif bir yaklaşımın şart olduğunu vurguladı. “Hile, tüketicinin haksız kazanç uğruna kasıtlı olarak aldatılmasıdır” diyen Saner, özellikle yüksek fiyatlı ve analizi zor olan gıdaların (zeytinyağı, bal, süt ürünleri vb.) en çok hile yapılan gıdalar olduğunu belirtti. Gıdanın, etikette yazıldığı içeriği ile örtüşmemesi durumunda özgünlükten uzaklaştığını ve hileli vasfı kazandığını ifade etti, bir gıdada hile olup olmadığının değerlendirilmesinde kasıt ile kusur ayrımının önemini vurguladı.
Saner, risk yönetimi ve zafiyet değerlendirmesinin bu alandaki en kritik başlıklar olduğunu, yeni analiz teknolojileriyle artık coğrafi köken, içerik ve üretim yönteminin bilimsel olarak tespit edilebildiğini belirtirken, ölçüm, farkındalık ve sürekli kontrolün altını çizdi.
“Kusur ihmal veya bulaşma kaynaklı olabilir, ancak hile haksız bir ekonomik çıkar amacıyla yapılan kasıtlı bir eylem olmasından hareketle, kasıt ile kusurun birbirinden ayırt edilmesinde miktar analizleri çok kritik rol oynuyor.”
Dr. Samim Saner, gıda sahteciliğiyle mücadelede iki temel konunun altını çizdi: Kasıt ile kusurun ayrımı ve gıdanın etiketinde beyan edilen içeriğin gerçekten üründe bulunup bulunmadığı. Kusurun ihmal veya bulaşma kaynaklı olabileceğini, kasıtlı hilenin ise ekonomik bir çıkar amacı taşıdığını belirten Saner, bu farkın anlaşılmasında miktar analizlerinin kritik rol oynadığını vurguladı. Diğer taraftan, tüketicinin korunması için özellikle ürün içeriğinde bulunan ve ürüne ana değerini veren bileşenler ile üründeki beyanların gerçekten etikette olan düzeyde olup olmadığının da taklit ve tağşiş değerlendirmeleri kapsamında daha geniş bir şekilde ele alınmasının gerektiğini ifade etti.
Şu an coğrafi menşei, ürünün içeriği gibi analizlerle doğrulanması görece daha zor olan konuların gelişmiş analiz yöntemleriyle mümkün olduğunu belirten Saner, yakın gelecekte moleküler parmak izi yaklaşımlarla bu analizlerin çok kolaylaşacağını söyledi. Saner, gıda bilim insanları ve hile yapanlar arasında sürekli bir yarış olduğunu hatırlatarak, sektörde daha pratik, hızlı ve kapsamlı kontrol yöntemlerine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Dernek olarak da bilim temelli, ortak akıl üretme misyonuyla tüm paydaşlarla iş birliğini sürdürmeye kararlı olduklarını dile getirdi.
“Yapay zekâ, insan gözüyle yapılan değerlendirmeyi tamamlayacak ve veri tabanlı mücadeleyi güçlendirecek”
Avrupa Birliği Sağlık ve Gıda Güvenliği Müdürlüğü ofisinden Ghislain Marechal, gıda zinciri bütünlüğünün ve korunmasının önemine değinerek bunun sağlık, ekonomik ve ekolojik boyutlarına değindi. Gıda hilelerinde gıda zincirindeki zafiyetin değerlendirmesinden söz etti. Gıda zinciri içerisine izlenebilirlik sistemi yerleştirilmesi, gözetim ve analiz yapılması gerekliliğinden bahseden Marechal, yasa dışı balıkçılık, sahte etiketleme ve yasaklı kimyasal kullanımı gibi gıda hilelerinin aynı zamanda sürdürülebilirliği de tehdit ettiğini söyledi. Gıda hileleri ile mücadelede hem tüketici hem de gıda işletmecisi tarafında herhangi bir kaybın olmaması için çaba sarf ettiklerini vurguladı.
Tağşiş tanımının sadece ürün içeriği değişikliğini kapsamadığını, etiket üzerindeki her türlü değişikliği de kapsadığını ifade eden Marechal, AB’nin risk temelli kontrol sistemleri, izlenebilirlik ağları ve şeffaflık ilkesi çerçevesinde hareket ettiğini belirterek, 30 ülkeyi kapsayan Gıda Hileleri Ağı’nın aktif işleyişine dikkat çekti. Yeni yapay zekâ tabanlı araç TraceMap sayesinde etiket tutarlılığı, kalıntı analizleri ve tedarik zincirindeki zayıf noktaların daha hızlı saptanabileceğini belirten Marechal, “Yapay zekâ, insan gözüyle yapılan değerlendirmeyi tamamlayacak ve veri tabanlı mücadeleyi güçlendirecek” dedi.
“Uluslararası işbirliği ve hızlı reaksiyonlar sahteciliğin önlenmesinde kritik rol oynuyor”
Ghislain Marechal, laboratuvar analizlerinin tek başına yeterli olmadığını, analiz sonuçlarının genel anlamda yasal gereklilikler ve firmanın sicili ve yerinde denetimler ile bir bütün olarak değerlendirilerek bir karara varmanın önemini vurguladı. Marechal, aynı zamanda hilelerin tespitinde kullanılan analiz sonuçlarının değerlendirilmesinde kullanılan eşik değerlerin her durum için çok net olmadığını, bu nedenle de kusur ve kasıt arasındaki farkın doğru tespit edilebilmesi için gıda işletmecisinin niyetinin anlaşılması uygunsuzlukların tekrarının değerlendirilmesinin de çok önemli olduğunun özellikle altını çizdi. Uluslararası işbirliği ve hızlı reaksiyonun gıda hilelerinin önlenmesinde kritik olduğunu ifade eden Marechal, Türkiye ile olan işbirliğinin güçlü olduğunu, ancak geliştirilmesi gereken alanlar bulunduğunu vurguladı.
Marechal, sonuçta gıda hilelerinin aslında artmadığını, ancak hileleri tespit etme ve uygunsuzlukları yakalama kapasitemizin arttığını ve amacın da bu açığı sürekli kapatarak caydırıcılığı arttırmak olduğunu belirtti.
“Gıda denetimlerinin kapsamı genişletildi ve şeffaflık artırıldı. Gıda hileleri düzenli olarak kamuoyuna ifşa ediliyor.”
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber, yaptığı konuşmada, Türkiye genelinde gıda denetimlerinin kapsamının genişletildiğini ve şeffaflığın artırıldığını duyurdu. Bakanlığın, 2024 yılı içerisinde 1.3 milyon denetim gerçekleştirerek rekor seviyeye ulaştığını, ayrıca, tüketicilerin işletmelerin en son ne zaman denetlendiğini görebileceği QR kodlu sistemin 28 Temmuz itibarıyla tüm gıda işletmelerinde zorunlu hale geleceğini belirtti. Gıda hilelerinin ifşa edildiği kamuoyu duyurularının ise düzenli olarak https://guvenilirgida.tarimorman.gov.tr adresinden yayınlandığını ifade etti.
Dilber ayrıca, bitkisel ve hayvansal üretimin her aşamasında güvenilirliği sağlamak için güçlü bir laboratuvar altyapısı ve uzman kadro ile çalıştıklarını vurgulayarak; “Bakanlık, hem iç piyasada hem de ihracatta gıda güvenliğini sağlamak için kalıntı eylem planları, izlenebilirlik sistemleri ve denetim mekanizmalarını sürekli geliştiriyor. Bitki sağlığından hayvan hastalıklarına, pestisit kalıntılarından taklit-tağşiş ürünlere kadar birçok alanda sürdürülen denetim ve kontrol faaliyetleriyle Türkiye’nin gıda güvenliği standartlarının uluslararası düzeyde daha da güçlendiriliyor” dedi.
“Gıda denetimlerinde kasıt ve kusur ayrımı titizlikle yapılmakta, yalnızca insan sağlığını tehdit eden durumlar kamuoyuyla paylaşılmaktadır.”
Dr. Ersin Dilber, Türkiye’de 730 bini aşkın gıda işletmesinin, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sıkı denetimleri altında faaliyet gösterdiğini ve kamuoyunda oluşan yanlış algının aksine, bugüne kadar yalnızca 879 işletme hakkında laboratuvar sonuçlarına dayanarak kamuoyu duyurusu yapılmış olduğunu, bu sayının toplam işletmelerin çok küçük bir kısmını temsil ettiğini belirtti.
Gıda denetimlerinde kasıt ve kusur ayrımının titizlikle yapılmakta olduğu, yalnızca kasıt olduğu net olan durumların kamuoyuyla paylaşıldığını bildiren Dilber, süt ürünleri, bitkisel yağlar, et ve baharat gibi kritik ürünlerde yapılan analizler sonucunda tespit edilen sorunların ilgili firmalara bildirilmekte ve iyileştirme süreçlerinin takip edilmekte olduğunu aktardı.
Haftanın belirli zaman dilimlerinde üreticilere eğitim vererek, kusur sorununu minimize etmeye çalıştıklarını ifade eden Dilber, 2024 yılında başlatılan şeffaf denetim ve kamuoyu bilgilendirme sistemiyle, özellikle kaşar peyniri ve zeytinyağı gibi kritik ürünlerde taklit ve tağşişle mücadelede önemli ilerlemeler kaydedildiğini, yeni uygulamalar sayesinde raflardaki ürünlerin daha etkin şekilde denetlendiği, yanıltıcı ürünlerin piyasa erişiminin engellendiği belirtti. Mevzuat ve yargı süreçlerinde yaşanan uyumsuzluklar için yasal düzenlemeler üzerinde çalışılarak, gıda sahteciliğine karşı etkin ve hızlı yaptırımlar sağlanmasının hedeflendiği, böylece denetimlerin sadece “kontrol” değil, aynı zamanda caydırıcı bir mekanizmaya dönüşmesinin sağlanmasının mümkün olacağı vurgulandı.
“Sahtecilik vakalarının kamuoyuyla paylaşılmasında “kesinleşmişlik” ilkesi önemli, bulaşma ile kasıtlı tağşişin mutlaka ayrıştırılması gerekiyor.”
Türkiye Süt Et Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği adına panele katılan Emine Seri “Gıda hileleri, yalnızca tüketiciyi aldatmakla kalmıyor, aynı zamanda dürüst üreticilerin emeğini ve marka değerini ve de gıda sektörüne olan güveni ciddi şekilde tehdit ediyor” dedi. Emine Seri, gıda hilesi vakalarının kamuoyuyla paylaşılmasında “kesinleşmişlik” ilkesinin altını çizerek, kasıt ile kusurun mutlaka ayrıştırılması gerektiğini vurguladı. Aksi durumda hem sektör, hem de üreticilerin yanlış algılar nedeniyle itibar kaybı yaşayabildiğini, bu nedenle sektörde, risk analizlerinden izlenebilirlik kayıtlarına kadar çok katmanlı güvenlik sistemleriyle proaktif önlemler alındığını ifade etti.
Aynı zamanda sosyal medya, açık pazarlar ve belgesiz satış kanallarının denetiminin arttırılması gerektiğini ifade eden Seri, burada ciddi gıda hilesi riski olduğuna dikkat çekti. Kamunun denetim faaliyetlerini desteklemek adına sektör içinde güçlü bir otokontrol mekanizması oluşturulduğunu vurgulayan Seri, “Bu mücadelede sadece denetim değil, bilinçli işbirliği ve toplumsal farkındalık da şart,” dedi.
Bilgi için: Gıda Güvenliği Derneği
0 216 550 02 23/73 ; ggd@ggd.org.tr